Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Ergin Doğru’nun “Sevdası Dağlar Olan” kitabı Belge Yayınları’ndan çıktı.

 Edebiyatın kime sesleneceği ya da ille de birilerine seslenip seslenmeyeceği edebiyatın bıkmadan sorduğu ve farklı cevaplar aldığı bir sorudur. Bu soru bağlamında “topluma seslenir” diyen yazarların, bireyi de bu toplumsallıkta konumlandırdıklarını biliriz. Kendisini daha çok güncel /siyasal yazılarından tanıdığımız Ergin Doğru’nun ilk kitabını okurken, kendimi yukarıda soruların içinde buldum.

 Bizde toplumsal olanın edebiyata alanına taşınması çeşitli düzeyde varlığını korumakla birlikte, çok da umut verici bir durumda olduğumuzu düşünmüyorum. Toplumsal olanı edebiyatta başköşeye oturtan yazarlarımız da yok değil, ancak bireysel sızlanmaların, içi geçmiş duyguların, kapitalizmin toplumsallığın dışına attığı bir takım duygulanımların hiç durmadan yeniden üretildiği bir edebiyat ortamı da var kuşkusuz. Öyle eserler okuyorsunuz ki yazar, hayatın merkezinde sürekli kendisinin olmasını ister görünmektedir. İç çekişler, yaşanan güncel problemler bir üst edebiyat beni olarak piyasaya sunulmaktadır.

 Hal böyle olunca toplumsallığın hak ettiği değeri almadığını haklı olarak düşünmeye başlıyorsunuz, fakat Ergin Doğru’nun “Sevdası Dağlar Olan” adlı öykü kitabını okuduğumda edebiyat adına bir parça ferahladığımı itiraf etmeliyim. Yıllardır kirli bir savaşın içinde yaşıyoruz ve sonuçlarını öyle veya böyle bu ülkenin tüm yurttaşları yaşadı, ortada sayıların diliyle söylersek, kırk bine yakın ölü, boşaltılmış binlerce köy, cezaevlerinde binlerce insan  var. Bunun yanı sıra örselenen duygular, bir daha geri gelmeyecek yar gülüşleri, evlat gülüşleri… Böylesi bir duruma yüreğini, kalemini açan bir yazar olarak Doğru, aslında her gün konuştuğumuz, ama itiraf etmeliyiz ki hakkında pek de bir şey bilmediğimiz ovadan dağlara, tekstil atölyelerinden hapishanelere giden insanları anlatıyor. Onları bizim adımıza tanımlayan bir devlet gerçeği karşısında, edebiyatın tanımları aşan bir genişliğiyle bize o insanların aşklarını ve yürek sızılarını taşıyor.

 En çok konuşulan, ama en az bilinen insanları kitabına konu edinen Ergin Doğru, politikayla üstü örtülmeye çalışılan gerçekleri edep düzeyine çıkarıyor. “Ben Deliyim” öyküsünde olduğu gibi ironik dili de bir kenara bırakmadan, edebiyatla, sayısal olarak ifade edilmekten başka anılmayan insanı buluşturuyor ve okuyucuyu dağın patikalarında gezdirirken, edebiyat konuşuyor, bunu da başarıyor. “Sevdası Dağlar Olan”ın edebiyattaki payını kalemin ucuyla hayatımıza akıtıyor.

 

                                                                             GÜLŞEN AKTAŞ