Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Savaşın kazananı olmaz... Esra Çiftçi

Erdoğan’ın savaş ilanından sonra bir kenarda salyalarını akıtarak bekleyen, ne oldukları belli olmayan bir grup insan müsveddesi, savaş elbiselerini giyip sokaklara çıktı. Medyanın iki günde dili değişti, Kürt siyasetçiler, aydınlar, yazarlar hedef haline getirildi, sokaklar leş kargaları ile doldu, selam verdiğimiz insanlar savaş özlemlerini masalara taşıdı. Anlaşılıyor ki; bu ülkenin insanlarının çoğu tıpkı ataları gibi kandan besleniyor… Mesele Kürtler olunca hepsi kahraman kesiliyor…
Böyle bir toplumda ne kardeşlik konuşulur, ne de eşit haklar… “Ramazandan sonra” deyip önce tehdit eden, arkasından Ramazan’ın bitmesini beklemeden savaş uçaklarını harekete geçiren bir başbakanın olduğu ülkede vicdandan bahsetmek bugünlerde lüks kalıyor…
Diyarbakır ve Malatya’dan her gün savaş uçakları kalkıyor. Kandil’e saldırılar başladı ve hala devam ediyor. Şu bir haftalık süreçte bile bilanço korkunç. Asker ve gerilla cenazeleri gelmeye başladı. Bu saldırılar sonucu 4’ü çocuk 7 sivil Kürt hayatını kaybetti. 6 aylık bebek de annesinin kucağında can verdi. Çocukların parçalanmış cesetleri tüyler ürpertici idi.
İlginç olan bu kadar sivil insanın katledilmesi sonucu ne hükümetten bir açıklama geldi, ne de ana akım medyada haber niteliği taşıdı. Görülen o ki; bir zamanlar olduğu gibi yine sivilleri katletmekten, çocukları öldürmekten geri durmayacaklar.
Merak ediyorum, katledilen o dört çocuğun suçu neydi?
Hangi tank ve tüfekle nereye saldırmışlardı?
Neyi bölmek istediler de paramparça edildiler?
Hangi örgüte mesafe koymadılar?
Erdoğan, sırtını dayadığı, akıl aldığı adamları bir gözden geçirsin. Öldürerek, parçalayarak ne Kürt sorunu çözülür, ne de çatışmalı ortam son bulur. Askeri vesayetin kalktığını her defasında dile getiren, polise her türlü orantısız güç ve yetki veren, tam bir diktatör gibi davranan Erdoğan’ın başbakan olduğunu bir an önce hatırlaması gerek…
Siyasal iktidarın Kürt sorununda çözümsüzlükte ısrarı sonucu son günlerde tırmandırılan şiddet dalgası her kesimden can kayıplarına yol açmakla kalmıyor, demokratik çözüm seçeneğini ve barış ortamını tehdit ediyor. Bu da, nispeten geriletilen militarist kesimlerin yeniden güçlenmesine ve hareket etmesine yol açıyor. Başta Kürt sorununun çözümü olmak üzere, demokratikleşme ve temel insan haklarının korunması göreviyle yüz yüze bulunan hükümet yetkililerinin bugünlerde meydana gelen olaylar karşısındaki tutumu endişe verice boyutlara ulaşmıştır.
İran ve Türkiye’nin Federal Kürdistan Bölgesi’ne eş zamanlı olarak gerçekleştirdiği saldırılar karşısında kimi uluslararası güçlerin de bu saldırılara destek vermesi düşündürücü ve bir o kadar da ürkütücü. Görülüyor ki, mevcut Kürt kazanımlarını ortadan kaldırma hamleleri bunlar. Erdoğan’ın öç alma duygusuyla hareket etmesi, aynı duygunun 1990’lı yıllarda da birçok siyasetçi tarafından denendiği ve bunun da insanlık tarihine acıdan başka bir hizmet etmediği defalarca görüldü.
Gerçek bir demokratikleşme sürecinin başlatılarak şiddet döngüsü içinde devinen Kürt sorununu çözecek adımlar atılması gerek. Bu da toplumun geleceğini karartan, savaşın durdurulmasından, karşılıklı diyalogdan, Kürt halkının haklarının tanınmasından, halkların eşitliği ve özgürlüğü temelinde yeni demokratik bir anayasanın yapılmasından geçer. Toplumu geren açıklama ve tavırlardan uzak durmalı ve bir an önce savaş uçakları geri çekilmeli… Yoksa bu vebalin altından kimse kalkamaz…

YENİ ÖZGÜR POLİTİKA