Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

BU DİL, KÜRTÇEDEN DE ÖNEMLİ-CAN DÜNDAR - Milliyet

Diyarbakır’da 60 bin öğrenciye hangi dersleri seçmek istedikleri soruldu.
Cevaplar ilginç:
23 bini, “Hazreti Muhammed’in hayatı” dedi.
20 bini, “Kur-an’ı Kerim” okumak istedi.
10 bin öğrenci “Matematik uygulamaları”nı seçti.
“Demokrasi ve İnsan Hakları”nı seçenler 5 binde kaldı.
“Kürtçe” mi? Rakam çarpıcı:
Yaklaşık 4 bin...
Yani dil dersi seçenler, din dersi seçenlerin sadece 10’da 1’i...
* * *
Bu tabloya bakıp Kürt nüfusta dindarlaşmanın etnik bilincin hayli önünde seyrettiğini söylemek, aceleci bir yorum olur.
Ama bu tablonun, ülke genelindeki muhafazakarlaşma rüzgarıyla uyum içinde olduğu söylenebilir.
Geçen hafta yayınlanan iki araştırma, bu konuya ilişkin iki önemli veri ortaya koydu.
Prof. Hakan Yılmaz’ın araştırması, toplumdaki genel muhafazakarlaşma eğilimini reddetmiyor, ancak
“muhafazakarların tutumunun daha ılımlı hale geldiğini” sergiliyor.
Prof. Yılmaz Esmer’in 22 yıldır düzenli yaptığı “Değerler Araştırması”nın sonuncusuna göre ise Türkiye, büyük ağırlıkla “muhafazakar” kimliğini koruyor. Büyük artışlar gözlenmiyor.
Araştırmaya göre “değerler bahsinde” asıl dikkat çekici değişiklik, Güneydoğu’da...
* * *
Prof. Esmer’in, Vatan’da Mine Şenocaklı’yla paylaştığı gözlemlerine göre; Güneydoğu’da Kürtlerle Türkler arasındaki ayrışma derinleşiyor.
“Türk” kimliği giderek yadsınırken, “Kürt” kimliği öne çıkıyor.
Bu gözlemi, Diyarbakır’daki okul çocuklarının ders seçim eğilimleriyle birlikte okursak dinin Güneydoğu için önemini kaybetmediği, ancak bir dönem çok kullanışlı bulunan “Müslümanlık tutkalının artık tek başına Türk’ü Kürt’e yapıştırmaya yetmediği” yorumuna katılabiliriz.
* * *
En son Sırrı Sakık’ın oğlunun cenazesinde sohbet ettiğim Ahmet Türk, twitter’dan yayılan ırkçı tepkilerden söz ederken “Maalesef iki toplum arasındaki makas tehlikeli bir şekilde açılıyor” dedi.
Bu gözlem de araştırmayı doğruluyor.
“Irkçılık” ve “dipçik”, tam ters teptiğine göre ve “Müslümanlık” da yapıştırıcı özelliğini kaybettiyse (ve ille bir tutkal gerekliyse,) bölgeyi ne bir arada tutabilir ki?
Ben bu sorunun cevabının, işleyen, sağlıklı, özgürlükçü bir “demokrasi” olduğuna inanıyorum.
Bu tutkalın da ancak yeni bir yaklaşım ve anaç bir dille işlevsellik kazanabileceğini düşünüyorum.
Diyarbakır’ın yeni Emniyet Müdürü Recep Güven’in “Dağda ölen teröriste ağlamayan, insan değildir” diyen, “Bir çocuk dağa çıkıyorsa herkesin bunda payı var” diyen, “Yeni acılar çekerek bu işi sürdüremeyiz” diyen dili, bürokraside nicedir hasretini çektiğimiz o anaç dildir.
Ayrışanlar zorla dökülmemiş bir tutkalla yapışacaksa, giderek açılan makas kapanacaksa, dağda, ovada, bölgede, ülkede barış kurulacaksa bunun yolu, Kürtçeden de önce, bu diğerkam dilden geçiyor.
Dileyelim daim olsun.
“Karşı” yüreklerde karşılık bulsun.
Daha yukarıdakilere örnek olsun.

09.10.2012