Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Acılardan Uzak Mutlu Bir Yaşam Olur mu?

Acılardan Uzak Mutlu Bir Yaşam Olur mu?


56881-die-gute-laune-tipps-ich-will-gluecklich-seinBir ülken var bir kentin bir kasaban birde köyün ve iyi olduğunu düşündüğün bir yuvan var evin tarlan hatta birkaç koyun ve tavuğunda var ama mutlu değilsin ama yeterli görmüyorsun hayatında önemli gördüğün eksikliklerim var diyorsun yapmam ve başarmam gerekenler...


Evet yapılması gerekenler ve başarılması gerekenler işte tüm ömrün bu iki kelimenin büyüsünün seni sarıp sarmalaması ile geçer gider, bir gün değil bir yıl değil  bir ömür sürer ve gün gelir anlarsın ki uğruna çalışıp çırpındığın düşlediğin başarı asla gerçekleşmemiştir amaçladığın hedeflediğin menzile asla ulaşamamışsındır zaten kim gerçek anlamda bir başarıdan söz edebilir ki hep düşlenen bir gelecek her yeni günün doğuşuyla birlkte tekrar tekrar yaşamımıza girmez mi?..


Adına "Özgür Yarınlar" mı dersin "Devrim" mi dersin "Aşk" mı dersin "Güneşli güzel günler "mi dersin yada "Bayram" mı dersin hatta umudu büyütüp "Ülkem" mi dersin veya "Matem" mi dersin ne dersen de aslında tüm bunlar sana hüznü acıyı yaşatmaktan başka bir şey taşımıyor taşımayacakta çünkü ulaşamayacağın sahip olmak isteyeceğin  o kadar çok şey istiyorsunki birine sahip olsan öteki eksik kalacak ve bu eksiklik seni hep acılara büründürecektir bu nedenle insanlar hayatlarında çok az mutlu olduklarına inanırlar acıları mutluluktan saymazlar yaşamın vazgeçilmez gerekliliği olarak düşünmezler yani günlük sofranda nasıl ki acıda var tatlıda bunlardan vazgeçemiyorsan normal yaşamında da acının ve tatlının yeri hep olacaktır ..


Bir ülkemiz var ve bu ülkenin dağları, taşları,dereleri, nehirleri, ormanları vardır herkes bunlara sahip olmanın umudu ve hayalini yaşar bu uğurda koşuşturur durur oysa bu ülkeden,maldan, mülkten önce zamana sığdırılmış kısacık bir yaşamımızın olduğunu yani ölümün olduğunu çok az düşünürüz, bu ülke çok eskiden başkaları içinde bir toprak parçası yaşam alanıydı ve gelecekte kimbilir kimlere evsahipliği edecektir gelen biz gidecek olanda bizleriz ,tıpkı kaçbinlik yıllık bu dünyada kaç milyar canlının gelip gittiği gibi, ama yinede bu gerçeğe gözlerimiz kapalı yaşamaya mal mülk edinmeye başkalarını ezmeye sömürmeye onların yaşayacakları acıları kat kat çoğaltmaya üzmeye devam etmeye çalışıyoruz..


"Ne hazineler, ne rütbeler, ne cüppeler atabilir yüreklerden yıldızlı direkler altında uçuşan acı dertleri, kaygıları.” Horatius


1941 senesinde 2. dünya savaşında ülkesine atılan bombaların altında yaşamak zorunda kalan Virgina Woolf; Ölümün kendisine gelmesini beklemeden;" Senin üzerine atacağım kendimi, yenik düşmeden,boyun eğmeden,Ah.Ölüm" diyerek yaşamına son vermişti ve o biliyordu ki bu dünyada acılardan başka ne vardı ki..İnsanların birbirlerini nasıl katlettiklerine şahit olmuştu, bir kentin bir bombayla nasıl yokedildiğine tanıklık etmişti.kısacası insanların yaptıklarında artık tiksinti duyar hale gelmişti yoksa elbet dağıyla taşıyla kuşuyla denizleriyle akarsularıyla yalçınkayalarıyla dünya güzel bir gezegendi yaşanılması gereken bir cennetti ama insanların mal mülk ve rant edinme yarışı tahtı revan sevdası onlara sonsuz bir hırs vermiş ve savaşlara neden olmuştu...


Benim kentimde güzel, ne ararsan bulabileceğin bir kent Dersim, ama biz bu gördüklerimizin güzelliklerinden çok acılarından pay alıyoruz yani acılara bürünmüş bir kentimiz ve insanımız vardır, bir çobanın kendi koyunlarını kaval eşliğinde artık sulayamadığı otaramadığı bir kent, bir çiftçinin kendi tarlasını gönlüne göre ekemediği bir köy, bir balıkçının istediği zaman gidip balık tutamadığı bir mekan olmuş kentimiz ve bunun tek nedeni ise buralara sahip olma illada benim olmalı hırsından başka birşey değildir..


Bölgemizde süregelen 40 yılı aşkın bir savaş vardır  ve bu savaşın tek gerçeği acılarla dolu binlerce hayatın oluşudur..Kimi yitip gitti kimi hala o dağlarda kimide umutsuzca yarınların tedirliğinde bir yaşam sürdürmeye çalışmaktadır, yani nerden bakarsanız bakınız bu kırk yıl ve bundan 80 yıl öncesi bize acı vermekten öte birşey yapmamıştır, kazanım dediğimiz şey birer birer yok olup giden hayatlar mı acaba yoksa ülkesini terketmiş ömrünü gurbet ellerde sürdüren milyonlar mı? 


Bizler yaşadığımız bu zorlu yıllarda elbetteki sosyal tarihi ve siyasi sorumlulukları yüklenmekteyiz ama bunları kendi eserlerine yazılarına ve hayatlarına aktaramayan sizler acı çekmiyor musunuz?  Susmak ve öylece izlemek doğru bir yaşam değildir eğer susuyorsa bir insan bu susmak istediği içindir hatta kafasında haykırmak için hiçbirşeyi olmadığı içindir şayet yazmıyorsa biri bu onun kafasında yazmak için birşeylerin oluşmadığının kanıtıdır yoksa yazmak için kafasını dolduranlar onu bir şekilde kelimelere dökeceklerdir aksi halde iç dünyalarında büyük çelişki haline getirip kendileriyle hergün hesaplaşacaklardır ve sonuç olarak yazamamanın söyleyememenin acısını derinden yaşayacaklardır..


Senin benim hepimizin bir hayatı vardır, törtü böceklerinde öyle,ağaçların yapraklarında öyle..hayatı suçlamamak gerek onu seviyorum diyebilmek gerek onu yaşamak istiyorum diyebilmek gerek ondan kaçmak onu olduğu gibi kabullenmemek acı verir, onun sana başkasının lütfuymuş gibi kabullenmek acı verir, İstekler, özlemler birşeyleri yapıp yapmamalar, sevilmeler sevmeler, hayal kırıklıkları ve yeniden birşeylere sarılmalar, yeniden doğmalar tüm bunlar kendini gerçeklerden soyutlama günü kurtarma dürtülerinden başka bir işe yaramayacaktır...


İnsanın artık yaşayacağı kalmıyor diyoruz ya aslında bu tamda yaşamak isteğimizin bir çağrısıdır..Acılardan soyut bir hayat mümkün değildir, mükemmel diye bir şey yoktur herşeyin bir ötesi ve daha daha yenisi diye bir yalan dünya önümüze konulmuştur işte bu gelecek tutkusu bulunduğumuz va yaşadığımız şu günleri bir bir eritip gitmektedir..Belkide bazen bu yüzden kendime diyorum içimde artık yazma dürtüsü kalmadı, saz çalma şiir yazma dürtüsü kalmadı ama bunlar benim sahip olduklarım acıda olsa bir bir gelip gögsüme çarpıyorlar....


Herkesin şu kısacık hayatta kendisine düşen bir hikayesi vardır, gezmekten usanmadığı gibi görmektende insan usanmamalı, nasılki uyumakta kaçınılmıyorsa uyanık olmaktanda kaçınılmaz ve her canlı kendi penceresi kadar bir bakışa sahiptir..Paves'in dediği gibi "herkesin kendisine düşen uykusu vardır"....


Aşkın dilinde vur sazın teline ey Ozan
Derd var feryad var kimin umurunda
Bengû suyunda doldur kadehimi ey saki
Can var canan var kimin umurunda...

Bu e-Posta adresi istenmeyen posta engelleyicileri tarafından korunuyor. Görüntülemek için JavaScript etkinleştirilmelidir.