Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

AÇLIK GREVLERİ ve CHP-Aziz Öz

Öncelikle şunu belirmek gerekir ki, açlık grevlerinin kimse ölmeden bitmesi son derece iyi olmuştur. Bu konuda elinde geleni ardına koymayan herkese ne kadar teşekkür etsek azdır. Her hangi bir ölüm çok daha büyük sorunlara neden olacak, toplumlararası daha  büyük gerilimlere yol açacaktı. Buradan hareketle şu dilekte bulunmak sanırım yerindedir, kürt sorunu artık ölümler üzerinde yürümemelidir.  Ölüm, silah, savaş sözcükleriyle gündem olmamalıdır.

Açlık grevleri süresince çok çeşitli çevreler çok çeşitli eylemlerde ve temaslarda bulundular. Ölümlerin olmaması ve yeni bir çıkmaz sokağa sapılmaması için çok değerli ve önemli çalışmalar yapıldı. Bu süreçte CHP de kimi temaslarda bulundu. Milletvekillerinin cezaevlerini ziyaretleri ve bunu kamuoyuyla paylaşmaları değerliydi gerçekten. CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu'nun kurum olarak değil de daha çok tek başına görüntüsü veren çalışmaları da ayrıca son derece önemliydi. Bununla birlikte akla şöyle soruların gelmesi de sanırım çok normal bir durumdur. Koca ülkenin ana muhalefet partisinin, iktidara aday olduğunu her dem vurguluyan bir partinin vicdanlara seslenen böyle kitlesel bir eylem karşısında yapabilecekleri bu kadar mıydı gerçekten? Siyasi alan bu kadar mı daralmıştı? BDP'ye temasa geçemez miydi? Hergün eylem yapan kitle örgütleriyle görüşmeler, ortak çalışmalar yapamaz mıydı? Hatta bu konuda iktidar ile görüşmek, onlara eylemin ciddiyeti ve insanların hayatları üzerinde yapacağı etkiyi anlatmak doğru olmaz mıydı? Bu soruları daha çoğaltabiliriz. Vurgulamak istediğim, CHP'nin böylesini yaratıcı siyaset üretilecek bir alanda, kitlelerle çok çeşitli bağların kurulacağı bir eylem alanında çok çok az şey yapmış olmasıdır.

Elbette ki CHP geçiş aşamasındadır, CHP yeniden yapılanıyor, CHP'de çok farklı duyarlılıkları olan çevreler var gibi gerekçeler sıralanabilir. Ve bunlar gerçekten doğru da olabilir ve bu gerekçeleri sıralayanlar haklı da olabilirler. Ancak kimi zaman "doğru olmak", "haklı olmak" insana, örgüte zarar verebilir. Ve o anda "keşke o dönemde haksız olunsaydı" demek içten bile değil. Çünkü bu nokta da "haklı olmak" hiç bir şey kazandırmıyor, tam tersi kaybettiriyor.

Oysa bu süreçte CHP Suriye'de tutuklu bulunan bir gazeteciyle ilgili çok insani ve çok doğru bir çalışma yaptı. İnsanı sevindiren bir sonuç da aldı. Hatta bu çalışmayı hükümete rağmen yaptı. Hayata doğrudan değen bir çalışma olduğu için görebildiğim kadarıyla toplumca da takdirle karşılandı. AK Parti'li kimi yetkililerin söylediklerinin, çamur atmalarının hiç mi hiç bir değeri yoktur toplum nezdinde. Hayat kurtaran her çalışma her zaman karşılığını bulur. Benzer bir çalışmayı açlık grevleri konusunda da pekala yapabilirdi. Hayatların sözkonusu olduğu bir noktada önalması, önderlik etmesi, kendi deyimleriyle "doğu ve güneydoğu insanıyla" bir ilişkinin oluşmasına vesile olacaktı. "Doğu ve güneydoğu insanının" günlünde kurmayı arzuladıkları "tahtı" inşaya başlamış olacaklardı. Bugün açlık grevleri konusunda ayakta olan kesim geçmişte CHP'ye oy veren kesimdi. Hatta bugün kürt sorunu çözülse, gerek yaşam biçimiyle gerekse düşünsel yapısıyla yine oy vermeye en yatkın kesimdir. Unutmamak gerekir ki 1990'lı yıllarda CHP genel kurullarında doğu illerinde gelen delegeler kürt hareketine gerilla, batı illerinde gelen delegeler "terörist" dedikleri halde aynı çatı altında devam ediyorlardı. Ancak süreç içerisinde "gerilla" diyenler aşağı yukarı tamamı partiden kopartıldığı için, parti ne iktidar olabildi ne de etkili bir muhalefet. İşte bu açlık grevleri doğru okunsaydı belki de "gerilla" diyenlerin yeniden partiye kazanmanın yolu açılacaktı. Ve de iktidar olmanın.

21.11.2012