Ali Haydar Gürbüz( Şiirler)
Anladım ki!!
hüzünlü bir mevsimdi ilk yaşadığım
gökyüzünde boşalan yağmurlar
henüz ilk günümde yaşamın
beşiğimde tedirgin ediyordu beni
toprakla ilk kucaklaştığımda
yaban otları koklamış
ayran ekşisiyle büyümüştüm
hayatı tanımaya başlarken
zulmün yanık kokusunu bu topraklarda soluyordum
haksızlıklara uğramıştım
katliamlar yaşamıştım
yüreğimde daha dün gibi öylece kala kalmış
ninelerin dedelerin
acılı hikayelerine tanık olmuştum
gözyaşlarına,acılarına dayanamamış
dağa taşa vurmuştum kendimi
gah ağlamış gah öfkelere bürünmüştüm
bütün acıları yüreğimde saklamış
sevinçleri dışa vurmuştum
kendimle yıllarca uğraşmış
ve bir zaman sonra
suskunluğa bürünmüştüm
etrafımda olup bitene gözümü kapamış
kulaklarımı tıkamışım
aman dokunmasın bana demişim
sesimi kısmışım
türkülerimi duymasınlar diye
kuytu köşelerde sadece kendime söylemişim
diyeceklerimi dememişim
isteyeceklerimi istememişim
boşvermiş umursamamışım
bu hayat böylede yaşanır demişim
ve sonra
bir bakıyorsun bir sabah vaktinde
gün ortasında yada gecenin zifiri karanlığında
uykunun en tatlı olduğu bir anında
koynumda belirivermiş dipçiklerin gölgesi
zulmün nefesi bir anda yüreğime iniyor
kekik kokan ellerim bağlanıyor
işte o an
atalarımın anlattığı acılı hikayeler
birer birer canlanır hafızamda
ve anlıyorumki gizlemekle düşüncemi
dememekle sözümü
istememekle hakkımı
boşvermekle herşeyi
halletmiyor meselemi
beni onların gözünde masum kılmıyor
bütün uğraşım boşuna gidiyor
kendimi inkar edişim boşuna
çünkü ben kürdüm
çünkü ben kızılbaşım
çünkü ben devrimciyim
belki farkında değildim ama bu benim halk gerçekliğim
onların gözünde ben azılı bir teröristim,
uslanmaz bir haydutum
farkına varmalıyım bütün bunların
kendi zulamda uyanma
gerçeklerimle yüzleşme zamanımdır
suskunluğumla çarpışma zamanımdır
hakkım için başkaldırı zamanımdır
koynumdaki dipçiği
ellerimdeki kelepçeyi
söküp atma zamanımdır
o atılmadığım
katılmadığım
uzak durduğum
ateş çemberine girme zamanımdır
çemberi döndürme hızlandırma zamanımdır
yüreğime bağladığım düğümü çözme
ondan kurtulma zamanımdır..
suskunluğumu bozma
özgürlüğümü haykırma zamanımdır.
Çok Şey İstemedim
Sana çok şey söylemedim
Sen söyledin ben yaptım
Fazla bir şeyde istemedim
Sen istedin ben verdim
Elindekileri alıp aç susuz, yetim bırakmak istemedim
Öyle bir hesabım asla olmadı
Bunca hizmetten sonra
Ben senden sadece
Beni olduğum gibi
Kabüllenmeni tanımanı istedim
Beni kendine benzetme,ötekileştirme dedim
Şayet bu sana çok geliyorsa
Zor geliyorsa
Bende sende istemeyeceğim
Ancakkkkk
Bu hakkımdan asla vazgeçmeyeceğim
Senden bunu söküp alacağım
Kaybedeceğim sen olsan dahi
Asla kendi aidiyetimden,renklerimden,inancımdan
Vazgeçmeyeceğim,
Ve en az senin kadar
Bu dünyada bende yaşayacağım
Bu hak benimdir
Sen gaspetmişsen
Vermemek için inat ediyorsan
Zulüm ediyorsan
Bunlardan kurtulmak
Söküp almak
Benim buynumun borcudur
Aklının bir köşesine kazı bunu
Birazda senin uykuların kaçsın
NERDESİNİZ BE ÇOCUKLAR
Hani bana gelecektiniz
Hep beraber kırlara gidecektik
Dağlara çıkacaktık
Kenger bulacak,sakız yakacaktık
Zerdali toplayacak karın doyuracaktık
Ben size saz çalacaktım
Sizlerde türküler söyleyecektiniz
Dağ taş susacak herşey sizleri dinleyecekti
Günler geçti aylar oldu
Aylar geçti yıllar oldu
Yıllar geçti ömür doldu
Ve siz hala gelmediniz
Nerdesiniz be çocuklar
Sessiz sedasız Gitmekteyim
bunca zaman nerdeydin be adam?
Sesiz sedasız çekip gittin
Ne sesini duyan nede gören oldu
Kendi zulanda yapayalnız kalmışsın
Nedir sendeki bu hal be adam?
Öyledir
dediğin gibidir
Çeker gider gibiyim bu yaşlı dünyada,
anlayacağın yolcuyum
Belkide çoktan yola koyuldum
Sesiz sedasız gitmekteyim
Ne sırtımda çantam
Nede çantamda kalem kağıdım
Hepsini geride bıraktım masa üstünde
Kendime ait sandığım herşeyi
Aldığım yerlere teker teker yerleştirdim
Yalnızca yüreğimdekini söküp atamadım
Ve ne yazık ki onunla çaresiz
Sessiz sedasız almış başımı gitmekteyim..
Meçhule giden bu yolda üşürken ,
Boşalan avuçlarımı ovarken
ihanetinin yüreğimde açtığı yaralarla
Yer yer düşer gibi olsamda
sensizliğin ızdırabı içerisinde
Yaşadığım bütün hatıraları
adım adım geride bırakırken
Hayalini kurduğumuz güzel günlerin
Birlikte çalıp söylediğimiz türkülerin
Bendeki güzel hatırası
Şu İçimdeki derin acıların haykırışıyla yokolurken
Seninle yaşadığım o günleri unutmak
Omuzlarıma yüklediğin tonlarca yükü
Atmak üzere
çıktığım bu son yolculuğumda
sesiz sedasız ama bir okadar da amansız yürüyorum
Hayatım açık alanda tutsaklığa düşmüştü
umutlarım vardı geleceğe dair
sen varsın diye
onlar var diye
biz varız diye
sevdamızı dahada büyütmüştüm
hani şehirler olmasada kasabalarımız köylerimiz vardı
oralarda olmasa dağlarımız vardır, derdik
bizi dağlarımızda da bulup atacak değillerdi ya
atmaya çalışsalardı da
biz o dağlara sevdamız uğruna vuruşmaya gitmedik mi?
Tutsaklığımızı söküp atmak için çıkmadık mı o dağlara?
Hertürlü yenilgiyi hazmedebilirim
Tutsaklığı kabullenebilirim
Vurulup ölmeyi, hiçbiri dokunmaz bana
Gel görkü senin ihanetini asla kabullenemem
Kabettiklerimin en acısıydı bu
Oysa neler yitirmedik neler
Nice devrimciler,şahanlar,koçyiğitler kayıp gitti gözlerimizin önünde
İhanetlerin kol gezdiği bu yollarda
Puşt tuzaklarda vurulup düşenlerimiz oldu
İşkencede öldürülenlerimiz,asılanlarımız oldu
Ama ihaneti o tertemiz hayatlarına sevdalarına asla yanaştırmadılar
Bu yüzden o dağlar en son terkedeceğimiz mekanlar değil miydi?
Gel görki senin İhanetin
o dağların eteklerinde kol gezerken
Bana bulaşmasın beni bulmasın diye
almış başımı
Bu terkedilmez dediğimiz dağlardan da
yavaş yavaş çaresiz ayrılmaktayım