Munzur doruklarında bir kadın Dengbêj: Şavaklı Ayşe
Dersim’in tek kadın dengbêji olan Eyşa Şewaqî (Ayşe Erel), dengbêjlik kültürünün yaşatılması için kılamlar söyleyerek tarihi olaylara ışık tutuyor. Eyşe Şan ve Meryem Xan ile başlayan önemli mirasın takipçisi olan ve Dersim’in acılarını, aşklarını ve kahramanlıklarını dile getiren Şewaqî, albüm çıkarmaya hazırlanıyor.
Dersim’in Pertek ilçesine bağlı Celedûr (Bulgurtepe) köyünde yaşayan ve tek kadın dengbêj olan Eyşa Şewaqî (Şavaklı Ayşe Erel), dengbêjlik kültürünün yaşatılması için bağlama eşliğinde kılamlar söyleyerek tarihi olaylara ışık tutuyor. Sünni bir aileden gelen Dengbêj Eyşa Şewaqi, toplum ve ailesinin tüm baskılarına rağmen KOM Müzik’te albüm çıkartmaya hazırlanıyor. 30 yaşında olan Eyşa Şewaqî (Şavaklı Ayşe Erel), 12 yaşında iken babasının aldığı bağlama ile denbêjlik serüvenine ilk adımı atmış. Yanık bir sese sahip olan Şewaqî, göçebe hayatın acı ve mutluluğunu kılamlarıyla seslendirdiğini belirtiyor.
Feodal tabuları yıktım
Şewaq (Şavak) Aşireti’nin yüz yıllardır Munzur Dağları’nda hayvancılık yaparak, hayata tutunmaya çalıştığını belirten Şewaqî, bir kadın olarak Şavaklıların dengbêji olmanın mutluluk verici olduğunu söylüyor. ‘’İlk başlarda dengbêjlik yapmam toplum tarafından kabullenmedi“ diyen Eyşa Şewaqî, ‘’Fakat benim bu konuda iddialı olduğumu gören toplum ve ailemin bir nevi feodal tabularını yıktım. Kendi dilim ve kültürüme hizmet etmem gerektiğinin farkındayım. İlk başlarda Dersim’de kitle karşısına çıktım. Şimdi de bölgenin birçok kentinde Munzur’un acı ve mutluluğunu kendi kılamlarımla tanıtıyorum. Şu an KOM Müzik’te bir albüm çıkartma hazırlığı yapıyorum“ dedi.
Dengbêjlik kadına özgüdür
Kürt kadınının verdiği mücadelenin toplumun tümünü etkilediğini söyleyen Şewaqî, dengbêjliğin Kürt kadınına özgü bir gelenek olduğunu ifade ediyor. İnançlar çerçevesinde şekillenen geleneklerin kadına yasak getirdiğini belirten Eyşa Şewaqî, şunları anlatıyor: ‘’Aslında bu coğrafyada yaşanan her acı ve mutluluğa kadınlar ya ağıtlar ya da zılgıtlarla öncülük etmiştir. Erkek kadından duyduğunu dillendirmiştir. Ben de bunun zorluğunu çok yaşadım. Çünkü ben dengbêjlik yapabilecek gücü kendimde görüyordum. Çünkü Ayşe Şan’ın hikayesini biliyordum. Artık bu halkın kültürünü kılamlarımla korumam gerektiğinin farkına varmış bulunmaktayım.“
Kılamlarımı Munzur’da yaptım
Göçebe bir ailenin çocuğu olduğunu ve yaylalarda büyüdüğünü belirten Şewaqî, tüm kılamlarını Munzur Dağları’nda bestelediğini dile getiriyor. Şewaqî, ‘’Munzur kutsaldır, Munzur temizdir. Munzur gibi temiz olan bir kültürümüz var. Kimseye haksızlık etmemiş, herkesin kültürüne saygı duymuş ve kardeşçe bir arada yaşamışız. Onun için diyorum, kendi kültürümüze sahip çıkmamız gerekir“ diyor.
Yaşadığı yaylalarda dengbêjlik yapan Şewaqî, yönetmen Kazım Öz tarafından çekilen ‘Şewaxan (Son Mevsim Şavaklar)’ adlı belgesele konu olduğunu dile getirerek, ‘’Munzur yaylaları olmadan yaşayamayacağımı düşünüyorum. Tüm bestelerimi yaylaların zirvesinde yaptım. Her ne kadar şu an Munzur Dağları boşaltılmaya çalışılsa da, ben o dağlardan kente inmeyeceğim“ diye belirtiyor. Albüm çalışmalarına başlayan Dengbêj Şewaqî, 2011 yılı içerisinde çalışmalarını bitirerek, albümün hazır olacağını aktardı.
FERHAT ARSLAN/DERSİM/DİHA
İran’da binlerce yıl öncesine ait mağaralar, zorlu kış aylarında köylülere ve hayvanlarına barınma olanağı sağlıyor.





Em ‘ewul pezan nas bikin, sê çeşît rengê pez hene; pezê sor, spî û reş. Xûyê bizinê bi rik û har e, mih jî sernerm û mûlayim e.
Biletler için:
Sesi ve müziği ile ünü Amerika’ya varan Kürt sanatçı Aynur Doğan, bir süredir yaşadığı Avrupa’dan dünyaya açılma projeleri üzerine çalışıyor. Aynur Doğan, uluslararası alanda prestijli müzik şirketleri ile yeni projeleri üzerinde çalışırken, Amerika’nın Boston kentindeki Berklee Müzik Okulu tarafından kısa bir süre önce kendisine verilen “Akdeniz Müziğinin Divası” ödülü ile müzik kariyerinde yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor.
Yönetmenliğini yaptığım film ‘He Bu Tune Bu’ (Bir Varmış Bir Yokmuş) festivalinizde değerli bir ödüle layık görülmüştür. Bir sinemacı için tatbiki ödüllendirilmek gurur verici ve teşvik edici bir olaydır. Ancak üzülerek belirtiyorum ki bu ödülü kabul edemeyeceğim. Hepinizin bildiği gibi geçen yıl Avrupa’nın göbeğinde, Paris’te, şehrin ortasında üç siyasetçi Kürt kadını güpegündüz vahşi bir şekilde katledildiler. Dünyanın en güvenli bölgesi olarak bilinen Avrupa maalesef bu üç devrimci kadına mezar oldu. Bu katliamın üzerinden uzun vakit geçmesine rağmen Avrupa hükümetleri ve yargı kurumları maalesef yeterli bir duyarlılık gösterip olayı hala aydınlatmadılar. Avrupa ve özellikle Fransız hükümetinin bu sessizliği ve duyarsızlığı Fransız istihbaratının ve dolayısıyla hükümetinin bu olayın üstünü örtmeye çalıştığı izlenimi vermektedir. Bu olay ile birlikte, Kürtler ve ezilen diğer halklar açısından, Avrupa’nın demokratik, adil ve hümanist değerleri anlam yitimine uğramıştır. Avrupa’nın aydınları, sanatçıları, siyasetçileri bu olaya karşı yeterince ses çıkarmayarak üzerlerine düşen sorumluluklardan kaçınmışlardır. 

Hasan Coşar‘la, çıkardığı ilk kitabı ’’Tarihte ve Günümüzde Kadın’’ üzerine bir söyleşi yaparak, siz değerli okuyucularımızın ilgisine sunuyoruz.
