Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

‘Kürdistan, İran’ın önünde engel’

Bölge’yi yıllardan beridir yakından takip eden Ortadoğu Uzmanı yazar Haluk Gerger, İran saldırısı ile Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Kuşatma altında olmasına rağmen İran’ı Kürtlere saldırtan birinci gerekçesinin korku olduğunu kaydeden Gerger, ikinci nedenin ise “bulanık suda avlama” hesabından kaynaklandığı görüşünde. Baskıcı rejimlere karşı halk isyanlarının birbiri ardına yaşandığı Ortadoğu’da, İran’ın da bu kargaşa içerisinde kendine bir alan açmaya çalıştığını belirten Gerger, Suriye, Filistin, Hizbullah ve Hamas ile ilişkileri bakımından bir hinterlanda sahip olan İran’ın kendini güvence altına almaya dönük planı olduğunu ifade etti.

‘Kürdistan, İran’ın önünde engel’

Irak’ın güneyinde mezhepsel olarak Şiiliği kullanarak kendisine belli bir etkinlik alanı yaratabilen İran’ın, bütün hinterlandına ulaşmak konusunda Federal Kürdistan Bölgesi’ni bunun önünde bir set olarak gördüğü için saldırıya giriştiğini vurgulayan Gerger, şöyle konuştu: “Hiç kuşkusuz Kürtler Ortadoğu’nun başlı başına bir milleti olarak bu tür rejimlerde iç muhalefetin motoru gibi gözüküyor. Bu nedenle de iç ve dış müdahalede hesaba katılması gereken ana unsurlardan biri. Kürtler, diğer yandan da bu baskıcı rejimler arasında bir olumsuz işbirliğinin de köprüsü. Dolayısıyla İran, Kürt meselesinin alevlenmesiyle kendine bir Suriye, Türkiye ve Irak hattı da oluşturuyor. Suriye ve İran, ‘Ben Kürtlerle savaşırken, bir taraftan güç harcıyorum ama bir taraftan da güç topluyorum. Çünkü doğal müttefikim olan rejimler kaçınılmaz olarak benimle aynı safa düşecekler’ diye düşünüyor. Nitekim Türkiye’nin yeni Kürt siyaseti ile İran’ın bu yeni saldırısının ne kadar örtüştüğünü görüyoruz.”

‘Türkiye’nin rolü Truva Atı’

Geçmişten bugüne Kürtler konusunda bir ittifak içerisinde bulunmakla birlikte, son yıllarda ABD eksenli siyaset yürüten Türkiye’nin İran saldırısındaki yerine vurgu yapan Gerger, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Ortadoğu ülkelerine karşı tetikçilik rolü atfedilen Türkiye’ye bugün “Truva Atı” rolü verildiğini ifade etti. Rolü, “Bölgeyi doğrudan kuşatmadan, bölgeye sızan, dini, tarihsel, kültürel ilişkileri, ekonomik ve coğrafi yakınlığı kullanarak bölge içinde, bölgenin bir parçası olarak Batı’nın stratejik değerlerinin ve çıkarlarının temsilcisi olması” olarak tanımlayan Gerger, geciş sürecine Füze Kalkanı Projesi ile Libya’ya yönelik NATO müdahalesini örnek gösterdi.

‘Kürtleri avlama hesabı’

İran’ın giriştiği “bulanık suda balık avlama” çabasının Türkiye’de de “Acaba ben de Kürtleri avlayabilir miyim” şeklinde karşılık bulduğunu dile getiren Gerger, ‘Ava giderken avlanır mıyım’ diye korkusunun da bulunduğunu kaydetti. İran’ın can havliyle iç muhalefeti bastırırken, Türkiye’nin de bir yandan işbirliği yaparak onların altını oyduğunu kaydeden Gerger, “Ama öte taraftan da onların anti-Kürt gücünden yararlanmaya kalkıyor. Bu şark kurnazlığı, oryantal tüccarlık Türk egemen sisteminin genlerinde var” dedi.

“Kaybedilmiş bir davanın restorasyonudur bunlar” diyen Gerger, “Batı müdahale edebilir, kendisine dost yeni bir rejim yaratabilir. Ama Batı için iki şey olmazsa olmazdır. Birincisi bu bölge pazar, enerji, ekonomi vs. olarak uluslararası kapitalizme eklemlenmelidir. Bu aynı zamanda mutlaka sosyal, ideolojik ve kültürel eklemlenmeyi yani çürümeyi de beraberinde getirmelidir. İkincisi, bunun politik ve stratejik ayağı mutlaka İsrail’e boyun eğmek, ABD’ye dost olarak ortaya çıkmak zorundadır” dedi. Yeni sorunların çıkmaya devam edeceğini söyleyen Gerger, “Suriye’ye müdahale ettin, peki Kürtleri ne yapacaksın? Bu baskıcı rejime karşı müdahale ettiğin zaman Kürtlere kimliğini vermek zorunda kalacaksın. Türkiye kendi Kürdünün kimliğini çalmaya, İran da yok etmeye kalkarken, Suriye’de yeni bir kimlik ortaya çıkacak. O yaratılan kimlik de baskıcı İran ve Türkiye rejimleri üzerinde, Güney Kürdistan gibi yeni bir baskı oluşturacak” diye belirtti.

‘Kürtler kazandı’

Emperyalist küresel güçler ve dikta rejimleri tepişirken, Kürtlerin eziliyor gibi görünebilmesine rağmen, tarihsel olarak kazandığını belirten Gerger şöyle konuştu: “Türkiye Kürdistan’ında imha ve inkâr diye adlandırılan on yıllardır devam eden bir muazzam şiddet dalgası ile karşı karşıyayız. Daha yedi yaşında ‘Türküm, doğruyum, çalışkanım’ dedirtilerek manevi, moral soykırımına uğratılan çocuklar, kirli savaşta öldürülen binlerce genç, hayatları karartılan binlerce aile. Ama ne oluyor. Kürt kimliği, aydınlanması ve bilinci arttı. Kürt sorunu yokken, devletin bütün kademelerinin kabul ettiği bir sorun ortaya çıktı. İlk bakışta anlaşılacak Kürtlerin kaybettiğidir ama buradan kendi küllerinden doğan bir bilinç, aydınlanma ve Kürt ulusu var. Buna karşı her anlamda iktidarsızlaşmış, tüm kurumları çürümüş, kendi insanlığını yitirmiş bir Türk kimliği ve devleti var. Kim kazandı, kim kaybetti.”

Gerger ayrıca, Kürtlerin uzattığı barış elinin tutularak yeni bir inşa sürecinin başlatılmaması halinde Türkiye’nin intihara sürükleyeceğini kaydetti.


Ömer Çelik - Ferhat Çelik / İstanbul - Diha