Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Nuri Dersimi’ye Neden Saldırıyorlar I-------Nesimi ADAY

Çoğunluğu seksen öncesi ‘‘Türk Solu’’ diye adlandırılan yapı içerisinde faaliyet gösteriyordu. Onlar için lokal dillerin ve kültürlerin, evrensel olan karşısında değeri yoktu. Evrensel dilleri ise Türkçeydi. ‘‘Türk’’ dışındaki etnisiteden bahsetmek milliyetçilik sayılıyordu. Enternasyonal anlayışları, Kürt hareketlerine ve meselenin kendisine uzak durmaktı. Bu politik duruşlarıyla ‘ilerici’ olduklarını düşünüyorlardı.
12 Eylül sürecinde Türkiye dışına çıkan/göçen bu grup bileşenleri, örgütlerinin cunta karşısında işlevsiz hale gelmesi veya güç kaybetmesiyle, kendilerini boşlukta buldular. Sovyetlerin dağılması ve ‘reel sosyalizmin’ çözülüşü de savrulmanın tuzu biberi oldu. Bir süre sonra ‘vatan özlemi’ çekmeye başlayan grup bileşenlerinin aidiyet duyguları depreşmiş ve alan kayması sonucu erozyon meydana gelmişti. Yabancılaşma süreciyle kendilerine yeni alan yaratmış (Zaza-Alevi) yükselen değer merkezleri oluşturmuşlardı.
Mazlum olanın hikayesi üzerinden hegemonik cemaatler kurduktan sonra, dünyayı kurtarmaktan vazgeçip, rol modellerini lokal alan (Dersim) üzerinden tarife başladılar. Devrimci mücadele sürecinde savundukları evrensel alan teorileri cemaate, hatta aşirete indirgenmişti. Geçmişte ‘gerici’ olarak nitelendirdikleri değerleri, bu kez fetişleştirerek (Aşiret-İnanç) sahip çıkıyorlardı. 
Kültürel ve siyasal alanda farklı olma arayışı patolojik etkiler göstermeye başlamıştı. Kopuş hızlı yaşandı. Artık iktidarını lokal olan değer üzerinden tarif etmeyi marifet sayıyorlardı. Bu benci ve marifetli kişilikler, folklorik ve siyasal alanın pazarda ranta dönüşmesinde aktif rol oynuyorlardı.
Dünya ölçeğinde popülerleşen çok kültürlülük kavramı yükselen değer kodları olmuştu. Dolayısıyla her türlü farklılığı, maddi ve manevi terazide tartıyorlardı. Kimi kavram ve değerleri ötekileştirip, ötekinin ötekisi olma uğraşı, bu küçük cemaat içinde taraftar buluyordu. 
Yakın zamanda temelleri atılan bu tür toplum modelleri; kendilerini hep öteki gören ve ulus devletin inşaa sürecinden beri, toplum mühendislerinin üzerinde çalıştığı gruplar tarafından da ilgi görmeye başlanmıştı. Bu gruplara empoze edilen Orta Asya-Horasan-Dersim, Alevilik-Sünnilik gibi kavramlarla bir hafıza oluşturulmuş ve hasadı da alınmıştır. 
Sistemin değere saldırı mekanizması karşısında savunmasız kalan topluluklar zamanla değerlerine yabancılaşıp, ötekileşmeyi kabullenmişlerdi. Örneğin Dersim’de Alpdoğan Mahallesi ve Alpdoğan İlkokulu toplumsal bir travmaya neden olması gerekirken bir çeşit kabul görmüştü. Bu kabulü George Gerbner ‘in ‘Ekme’ (cultivation) olarak adlandırdığı ‘amaçlı girişim’ kuramıyla açmak mümkün. Bu kavramsal durumun çözümlemesini başka zamana bırakıp, konumuza dönelim
***
Yukarıdaki uzun satırların amacı, ömrünü sürgünlerde takip ve kovuşturmalar içinde geçirmiş, yaşadığı iki tarihsel olayda evlatlarını, kardeşlerin ve yoldaşlarını yitirmiş bir insana, Nuri Dersimi’ye ‘neden saldırıyorlar’ sorusuna cevap bulma çabasıdır. 
Onca yaşanmış olaydan sonra, eleştiri düzünden çıkıp, hakaret yokuşuna tırmanan ‘tahsilli cahilleri’ anlamak güç. Güç, çünkü Seyit Rıza’yı astırmış adamların anlatılarını belge addediyor ve yakın tarih yazılımına negatif katkı sunuyorlar.
Güç, çünkü gözleri önünde oğlu asılmış Seyit Rıza’yı asan Çağlayangil’e itibar ediyorlar da mücadele arkadaşı Nuri Dersimi’yi ‘yalancılık’la suçluyorlar.
‘Stockholm Sendromu’ deyip geçiştirecek miyiz? Elbette hayır. Dersim hakkında iki temel kitap yazmış, uluslar arası kurum, kuruluş ve devlet nezdinde faaliyet göstermiş bir aydını itibarsızlaştırmak için şeytanla kol kola girmelerine razı olmamalı.
Sakallı Celal’in "Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur" sözünü hatırlatanlara, Nuri Dersimi’yi, yazdıkları ve yaşadıklarıyla anlatacağız.

***

Nuri Dersimi’nin, Feride’ye yazdığı mektupla bağlayalım bu faslı.

Fırtınalı bir yaşamın sonbaharında kaleme alınan bu mektup, Kürt aydınının makus talihinin acıklı bir örneğidir de. 
‘’Feride…
Birkaç devletin zulüm ve istibdadı karşısında mücadele etmekte bulunan milletimin, hürriyet ve kurtuluş bayrağının dalgalandığını görmeden şu gurbet ellerinde hayata göz yummak kadar acı bir şey tasavvur edemiyorum
Feride’m… 
İrade gücüm çok kuvvetlidir. Sen mensup olduğun kahraman milletin kurtuluşunun alevli güneşini göreceksin.’’