Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

Willy Brandt nasıl özür dilemişti?

 

 

 

 

Berlin - Varşova gettosunda dilerken Alman başbakanı Willy Brandt hala hafızalarda. Brandt, bir Nazi mağduruydu. Etrafındakiler ilk başta düştüğünü veya bayıldığını düşünmüştü. 30 saniye sürmüştü. Fakat o hareket, tarihlerinden utanan, özür dilemek isteyen liderlere en iyi ders olarak hafızlarda yer aldı.

Başbakanlık koltuğunda birinci yılını dolduran, ilk yurt dışı gezisini 1970 yılında Varşova’ya yapan Willy Brandt, 7 Aralık günü ‘sıra dışı’ bir harekette bulunmuş, elindeki çelengi bıraktıktan sonra Yahudi anıtının önünde diz çökmüştü. Alman heyeti dahil herkes şaşkınlık içindeydi.

Çevresi tellerle çevrilmiş birkaç mahalleden oluşan, SS askerlerinin girişe “Hastalıklı bölge, girmek tehlikelidir” tabelası astıkları Varşova gettosu aynı zamanda Avrupa’da Yahudi direnişçilerin savaştığı son kaleydi. Yarım milyona yakın Yahudi’nin toplatıldığı gettodaki direnişe karşı SS şefi Heinrich Himmler, Hitler'in doğum günü onuruna 20 Nisan 1943’te ‘temizlik harekatı’ başlatmıştı.

Cehennemden farksızdı, 13 Mayıs’a kadar gettoda süren operasyonda 60 bine yakın Yahudi katledildi. Savaşın bittiği 1945’e kadar gettoda katledilen ve açlıktan ölenlerin sayısı yüz bine ulaştı. Alman işgalinin son bulmasından sonra gettonun tam ortasındaki meydana Yahudi anıtı dikildi. Doğu bloğu üyesi Polonya’ya yaptığı tarihi ziyaretle ‘soğuk savaş’ı eriten batılı lider Willy Brandt kimi tarihçiye göre ise Berlin duvarından da ilk taşı çekmişti.

‘KENDİSİ İÇİN DEĞİL, ALMANYA İÇİN DİZ ÇÖKTÜ’

Ancak Yahudi anıtında diz çökmesi beklenmiyordu. O gün orada Brandt’a eşlik eden Alman gazetecilerden Spiegel dergisi muhabiri Hermann Schreiber “İlk başta bayıldığını düşündük. Daha sonra diz çöktüğünü anladık. Aslında o suçsuz biriydi, kendisi için değil, Almanya için diz çöktü” diyecekti.

Sosyal demokrat lider Brandt, Varşova gettosuna gitmeden önce geceyi Almanların savaşta bombaladığı Wilanow sarayında geçirmişti. İşte ne olduysa o sarayda olmuştu. Brandt, savaşın izlerini taşıyan sarayda sabaha kadar uyuyamamıştı. 1989 yılında kaleme aldığı “Hatıralarım” kitabında o geceyi ve ertesi günü şöyle anlatıyor;

“Hala bana o hareketimi soruyorlar; Bunu daha önce planladın mı? Kesinlikle hayır. Etrafımda duran gazeteci ve foto muhabirleri kadar yakın arkadaşlarım da şaşırmıştı. O davranışımı planlamadım, fakat Wilanow sarayında geçirdiğim gece gettodaki anıtın önemini düşündüm. Alman tarihi ve milyonlarca kurban için söyleyecek söz bulmakta zorlanmış, dizimin bağları çözülmüştü.”

Aslında Hitler Almanyası sonrası kurulan Federal Cumhuriyet’in dördüncü başbakanı olan Willy Brandt’ın savaşta ve Nazi zulmünde hiçbir sorumluluğu yoktu. Zaten şahsı için değil, temsilcisi olduğu ülke için anıtın önünde ‘bizi bağışlayın’ diyordu. Üstelik kendisi de bir Nazi mağduruydu. Hitler’in iktidara geldiği 1933 yılında üyesi olduğu Alman Sosyalist İşçi Partisi (SAPD)’in yasaklanması ile yer altına çekilen, bir yıl sonra da Norveç’e kaçmak zorunda kalan Brandt, yurt dışındaki Alman direnişini örgütledi.

Brandt, gençliğinde korkusuz bir devrimciydi; 1936 yılında yakalanma riskine rağmen sahte bir kimlikle 3 aylığına Berlin’e geldi. 1939’da ise işbirlikçi Norveç hükümeti onu vatandaşlıktan çıkardı, Nazi işgalinin ardından geri kalan sürgün hayatını İsveç’te geçirdi. Sürgünde iki yakın dostu oldu; Bruno Kreisky daha sonra Avusturya başbakanı, Olaf Palme ise İsveç başbakanı olacaktı. Üç isim de Avrupa’da sosyal demokrat hareketin öncülüğünü yaptı.

Sürgünden döner dönmez önce Nürnberg’teki Nazi savaş suçlularının yargılamasını gazeteci olarak izledi, sonra memleketi Lübeck’in belediye başkanlığına seçildi. Ancak onun ifadesiyle küçük taşra kenti “Lübeck dar geliyordu”, yönünü Berlin’e çevirdi. Bölünmüş Berlin’in batı yakasında belediye başkanı olan Brandt, yakın danışmanı Günter Guillaume’nin Doğu Almanya ajanı çıkmasıyla 1974’de başbakanlık görevinden istifa etti.

 1992’de 79 yaşındayken ölen Willy Brandt, Varşova’daki ‘o güzel hareketleri’ ona 1971’in Nobel barış ödülünü getirmiş, yakın tarihle hesaplaşan ülkesinde yeni bir ufuk açtı, savaş sonrası birinci kuşak Almanlara ‘geçmişinizle yüzleşmekten korkmayın’ cesaretini verdi. Yahudi anıtının bulunduğu Varşova gettosundaki meydana ise Willy Brandt ismi verildi. Bir anıt, başka bir anıtla onurlandırılmıştı.

‘ERDOĞANCA’ BİR ÖZÜR!

            Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet ile girdiği söz dalaşında Varşova gettosundaki Nazi zulmünü aratmayan, ondan birkaç yıl önce yaşanan Dersim soykırımını ilk itiraf eden Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı olarak tarihe geçti. Soykırımın faturasını CHP’ye keserken, özür dilemeyi ise yine kendine has metotlarla yaptı: “Eğer devlet adına özür dilemek gerekiyorsa ve böyle bir literatür varsa ben özür dilerim ve diliyorum”.

            Elindeki birkaç devlet belgesini açıklayan, hiçbir tarihçinin araştırmasından yararlanmayan ve sadece 13 bin 806 Dersimlinin öldüğünü söyleyen Erdoğan’ın özür yeri ise hayli bir ilginçti. AKP il başkanlarının toplantısında CHP’ye yüklenirken sözü bir süredir başlayan Dersim polemiğine getiren Erdoğan, araya bir özür sıkıştırdı, üstelik “eğer özür literatürü varsa” ifadesiyle de tarihe geçti.

            Halbuki Erdoğan, önceki gün hiç alakası yokken, Almanya’ya “derin devletle hesaplaşma” dersi vermeye kalkışmıştı. Göçmen kökenli esnafların öldürülmesinin arkasından istihbaratla bağlantılı bir Neonazi hücresinin çıkmasına tepki gösteren ve ortak noktaları pek olmamasına rağmen Almanya’daki skandalı kendi Ergenekon’una benzeten Erdoğan, Alman hükümetine şöyle seslendi: “Eğer kendi içinizdeki çetelerle nasıl mücadele edeceğinizi bilmiyorsanız, bizden örnek alın.”

            Aslında sadece Türkiye değil, dünyanın Almanya’dan örnek alacağı çok şey var. Bunların başında ise geçmişle hesaplaşma konusu geliyor. Almanya, Nazi kurbanları için toplamda 10 Milyar Mark tazminat ödedi, hala da ödemeye devam ediyor. Her kentte, neredeyse her köşe başına anıtlar dikti, yılın birkaç gününü ‘Holokost’ kurbanlarını anmaya ayırdı. Hatta öldürülen Yahudilerin isimleri yaşadıkları sokakların taşlarına yazıldı.

            Almanya’ya ders vermeye çalışan Erdoğan, Dersim’i nasıl anacağını bilmiyorsa, Willy Brandt’ın Varşova gettosundaki o tarih değiştiren fotoğrafına tekrar baksın.

 kaynak-özgurlukcıcegi.com