Kurmes Dernegi Resmi Web Sitesi

DİNDAR BİR NESİL/GENÇLİK YETİŞTİRMEK-AZIZ ÖZ

Sn. Başbakan bir toplantıda "dindar, muhafazakar, demokrat bir nesil yetiştirmek istediklerini" söyledi. Devamında da Sn.Kılıçdaroğlun'a yönelik"..... ateist bir nesil mi yetiştirememizi bekliyorsun ...." gibi cümlelerle eleştirdi.
Daha öncede söylendiği gibi Sn. Başbakan gerçekten herkesin başbakanı olmak istemiyor.

Öyle bir derdi de yok. Dolaysiyle tartışmayı orada yürütmenin bir anlamı yok.
Bir dönem zerdüştleri diline dolamıştı, şimdi de öyle gözüküyor ki bu kez ateistler başbakanın hedefinde. Bu kez ateistleri öcü gibi sunuyor.
Toplumda"her kötülüğün altında ateistler var" algısının güçlü olduğu biliniyor. Başbakan da bunu rahatlıkla kullanacağını hesaplıyor.
Cumhuriyetin bir projesiydi gençliği(yeni nesili) bir kalıba sokmak,onu tek tipleştirmek.
Bu konuda çok da çaba harcandı.En ufak farklı bir sese izin verilmedi. Ancak istediği sonucu aldı denemez.Alamadığı içindir ki habire darbe yaptı. Yapılan her darbede de en büyük darbeyi gençliğe vurdu.Söylemde dillendirdikleri "fikri hür, vicdanı hür, İrfanı hür"gençliği hiçbir biçimde yetişmedi. Böyle bir amaç söylemde olmakla birlikte pratikte hiç olmadı. Asıl amaç"fikri hür, vicdanı hür, İrfanı hür" gençlik yerine kendi anti-demokratik iktidarını sürdürecek,kendine bağımlı, sorgulamayan bir gençlik yetiştirmekti. "Fikri hür, vicdanı hür, İrfanı hür" bir gençlik ancak demokratik bir ortamda yetişebilir. Bunun yerine doğal olarak "fikri bağımlı, irfanı bağımlı, vicdanı bağımlı" bir gençlik yetişti. Bir ülkenin gençliğini bu kadar hoyratça ezmesi,hangi ülke olursa olsun sonuç tam anlamıyla bir dram olurdu ve nitekim öyle oldu. Gençliği soldan uzaklaştırmak için elinden geleni yapmaktan çekinmeyenler, sırf sol yayınlar dağıtıyor diye 16-17 yaşındaki çocukları sorgusuz sualsiz kurşuna dizdirenler, gençliğin şimdiki halinde şikayet etmeleri kitle psikolojisinden, tarihsel gerçeklerden ne kadar uzak olduklarını gösterir.
İktidardaki gelenek de bu gençliğe yönelik projeyi haklı olarak çok eleştirdi.
Atatürkçü gençlik projesini sürekli redetti. Ancak bu eleştiriyi daha çok din ve toplumun değerler sistemi üzerinde yaparken, son 20 yıldan beri demokrasi üzerinde yapmaktı. Anayasa referandumuyla birlikte, yargı, daha önce sahip olduğu askeri vesayet yerine sivil vesayetin emrine girdi. Böylelikle aşağı yukarı tüm kurumlar üzerinde denetimi sağladığını fark etti. Şimdi sıra gençliğe geldi. Sn.başbakanın yetiştirmek istediği nesil ile ilgili söyledikleri gençliğin bu kez din ve muhafazakarlık(milliyetçilik) referansıyla bir kalıba dökülmek istenmektedir.Dolaysiyle başbakanın söylemine baktığınız zaman aslında bu eleştiri demokrasi için değil kendisinin iktidarı için yapıldığını görüyoruz. Bu referanslarla yetiştirilmek istenen neslin ülkeye demokrasi getirmeyeceği ortada.Kısaca iktidar, kendisinin daha önce şiddetle eleştirdiği projeyi atatürkçülük yerine dindarlık ve muhafazakarlığı koyarak aynen devam ettirmek istemektedir.Bunun çabası içindedir. Yetiştirmek istediği gençlik "fikri muhafazakar, vicdanı muhafazakar, İrfanı muhafazakar" olan gençliktir.
Hedef, daha uysal, daha bağımlı, sorgulamayan bir gençliktir(yeni nesildir).
Zihniyet aynı; iktidar olanaklarını kullanarak gençliği istediği kalıba sokmak.
Aslında şu an 12 Eylül'den bu yana yetişen gençlik tam anlamıyla dindar ve muhafazakar bir kalıpta yetiştiriliyor.Demek ki bu bile yetmiyor.
Oysa devletin nesil yetiştirmesine, fikrine müdahale edilmesine karşı koymak gerekir. Devletin görevi değildir, ne muhafazakar, ne ateist ne de atatürkçü nesil yetiştirmek. Demokrasi diye bir derdiniz yoksa tabi ki elinizdeki iktidar olanaklarıyla herkese
müdahale eder kim dindar kim değil,hatta kim ne kadar dindar hesaplarına girersiniz. Umarım yakında basında "dindarlık ölçen alet üretildi" haberleri okumayız.
Sanırım, herkes aşağı yukarı şundan emindir: Başta Suudi Arabistan olmak üzere yemen,Afganistan, kısaca dini referansla yönetilen tüm ülkelerde onlarca hatta yüzlerce yıldır yetişen ve yetişmekte olan nesiller dindar yetişmektedir.
Alabildiğine dindar alabildiğine muhafazakardırlar.
Peki dindar kadrolar tarafından bu ülkelerde demokrasinin kırıntısı var mı? Bırakın demokrasinin kırıntısını, herhangi bir kadın hakkı var mı?
Emekçi sınıfların herhangi bir hakkı var mı? Yok.

Öte yanda, şeriat ile yönetilmeyen, devletin görevi dindar bir gençlik yetiştirmek olmayan ülkelere baktığımız zaman, daha yaşanabilir, daha özgür ortamın olduğunu görüyoruz. Örneğin daha önce okuduğum bir istatistikte Çek cumhuriyeti'nin başkenti PRAG'da yaşayan insanların %70 ateist.Peki hangi şehir daha güvenli? Prag mı yoksa Riyad mı daha güvenli?Hangi ülke daha güvenli ve demokratik; Suudi Arabistan mı yoksa Çek cumhuriyeti m? Demek ki"dindar gençlik yetiştirme"projesinin demokrasiyle hiç mi hiç bir ilişkisi yoktur.
Bir başka açıdan bakınca, burada amaç farklı kesimleri kendi değerlerinden koparmak, tek bir dini anlayış içinde eritmek.
Yani Sn. başbakanın "insanlık suçudur" dediği asümilasyon yapmaktır ki şu an aleviler üzerinde tüm hızıyla devam ediyor. Hatta diğer tüm dinsel azınlıklar üzerinde de aynı hızla devam ediyor.
Hem laik hem demokratik olma iddiasındaki bir devlet, dindar ve muhafazakar bir gençlik yetiştirme derdi olamaz.
Bu laikliğin de, demokrasininde köküne kibrit çakmaktır.